Orta Bizans Dönemi

0
13

Yeniden Yapılanma ve Sanatta Değişim

İkonoklazma Dönemi (726–842) olarak bilinen resim kırıcılığı süreci sona erdikten sonra, 9. yüzyılın ortalarından itibaren Orta Bizans Dönemi başlamıştır. Bu dönem, sadece dini anlamda değil, idari ve sanatsal alanlarda da köklü değişimlerin yaşandığı bir süreçtir. Özellikle 10. ve 12. yüzyıllar arasında Konstantinopolis’te şehir dokusunda önemli bir dönüşüm yaşanmış, Bizans sanatı bu dönemde olgunluk seviyesine ulaşmıştır Clavijo’nun Gözünden Konstantinopolis.

İmparatorluk Saraylarının Değişimi

Konstantinopolis’in kalbinde yer alan ve 4. yüzyıldan itibaren imparatorluk sarayı olarak kullanılan Palatium Magnum (Büyük Saray), denizle Hipodrom arasında geniş bir alana yayılıyordu. Bu saray kompleksi içinde imparatorun ailesi, saray görevlileri, muhafızlar ve hizmetliler yaşardı. Özellikle tören salonları, Bizans imparatorluğunun ihtişamını yansıtıyordu. Bu yapılar arasında Hormisdas/Boukoleon/İustinianus Evi adı verilen pavyon da yer alır.

Ancak 11. yüzyıldan sonra bu geleneksel saray terk edilerek, Blakhernai Sarayı imparatorluk ikametgâhı haline gelmiştir. Haliç’e hâkim, Eğrikapı ile Ayvansaray arasında bulunan bu saray, dik yamaçlı bir arazide konumlanmıştır. Günümüze bu büyük kompleksten sadece Tekfur Sarayı olarak bilinen bir yapı ulaşabilmiştir.

Sanatta Yeni Yaklaşımlar ve Dini Mimari

Orta Bizans Dönemi’nde dini mimaride de önemli değişiklikler yaşanmıştır. Büyük kiliseler yerine daha küçük boyutlu, yeni plan anlayışına sahip yapılar inşa edilmeye başlanmıştır. Aynı zamanda dini süslemelerde de bir dönüşüm yaşanmış, ikonoklazma sonrası yeniden figürlü tasvirlere yer verilmiş ancak daha sade, sembolik anlatımlar öne çıkmıştır. Kentteki manastırlar, kiliseler ve saray yapıları, yüzyıllar boyunca gezginlerin seyahatnamelerinde sıkça anlatılmıştır.

13. Yüzyılda Latin İşgali ve Yıkım

yüzyıl, Bizans için büyük bir sarsıntı dönemidir. Tahtı kaybeden Bizans İmparatoru, Latinlerden yardım isteyince Dördüncü Haçlı Seferi, 1203 yılında Konstantinopolis’te son bulmuştur. Ancak Latinler beklediklerini alamayınca, 1204 yılında şehri işgal etmişler ve Latin İmparatorluğu’nu kurmuşlardır. Bu işgal sırasında şehirde büyük yağmalar, yangınlar ve katliamlar yaşanmış, binlerce insan hayatını kaybetmiş ve şehir adeta harabeye dönmüştür.

Konstantinopolis’in kültürel ve sanatsal mirası büyük ölçüde yok edilmiş, kalan eserler ise Venedik gibi Batılı kentlere taşınmıştır. Bizans Devleti bu yıkımdan sonra tamamen dağılmış ve Trabzon, İznik ve Epiros’ta küçük prenslikler hâlinde varlığını sürdürmüştür.

Konstantinopolis’in Yeniden Alınışı ve İtalyan Etkisi

1261 yılında İznik Prensi VIII. Mihail Paleologos, Konstantinopolis’i Latinlerden geri alarak Bizans tahtını yeniden kurmuştur. Ancak bu gelişme, şehirdeki İtalyan etkisini tamamen sona erdirmemiştir. Özellikle Venedik ve Cenova gibi denizci İtalyan şehir devletleri, ticari ve siyasi güçlerini korumaya devam etmişlerdir.

Haliç’in karşı kıyısında, bugünkü Galata olarak bilinen Pera bölgesinde, Cenovalılar kendi yöneticileri tarafından idare edilen bir koloni kurmuş ve kendi sur sistemlerini oluşturarak bağımsız bir yapı kazanmışlardır. Bu koloni, İstanbul’un fethine kadar varlığını sürdürmüş ve şehirdeki Batı etkisinin en güçlü sembollerinden biri olmuştur Local Guide Sofia.

Orta Bizans Dönemi, Konstantinopolis’in hem mimari hem kültürel anlamda yeniden şekillendiği bir çağdır. Sanatta sadeleşme, sarayların ve şehir yapılarının değişimi ve Latin işgaliyle gelen büyük yıkım, bu dönemi belirleyen temel gelişmeler olmuştur. Buna rağmen Bizans, Latin işgalinden sonra tekrar ayağa kalkmayı başarmış ve İstanbul, tarih boyunca yeniden bir medeniyet merkezi olmayı sürdürmüştür.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz